2. Kuzen Vakası
Artık biliyorsunuz ne kadar saf bir çocuk olduğumu,
kendim nasılsam herkesin öyle olduğunu sanıyorum. Biri bir şey sorduğunda
altında art niyet aramadan dürüstçe cevap veriyorum, kimsenin hayatını
yargılamıyorum, neyi nasıl yaptığıyla ilgilenmiyorum. En sevdiğim şey hayal
kurup mutlu olmak. Hayallerim de kendim gibi saf salak; belime kadar sarı
saçlarım varmış, balerin gibi fiziğim, bana çok âşık yakışıklı bir çocuk
varmış, kanatlı ata binip mutluluk ülkesine uçmuşuz falan, çok sevdiğim ve beni
çok seven ailem olmuş orada, arkadaşlarım (çok yalnızım o sırada), aksakallı!
sürekli çikolata veren dedem, bana çorap ören ninem, konuşan köpeğim (üstelik
Türkçe biliyor), uçan bisikletim, patenlerim ve bir sürü kırtasiye malzemem
varmış… Her gün mutlu olup hayvanlarımla sohbet ediyor, sevgilimle gül
bahçelerinde romantik anlar geçiriyormuşuz, atımıza atlayıp karlar ülkesine ya
da Beverly Hills’e gidiyormuşuz. Çok çizgi film izlemenin zararları da var
tabi! İnsanlık için çok önemli bir buluş yaptığımı falan da hayal etmiştim bir
ara… Mutlu olduğum şeylerden biri salıncağa binmekti! Salıncak kurulunca sıra
bana gelmiyor diye ağlıyor, kuzenlerim akşama kadar tepemde dikilip beni
sallasın istiyordum. Aralarında bana tapanlar vardı onlar yapıyordu çok şükür
ama 3’lü kardeş takımı olan gıcıklar sürüsü, yaz tatillerini burnumdan getirmek
için yaratılmış gibiydiler, hiç sıra vermiyorlardı. Geçende hepsini stalkladım,
niye bilmiyorum! Allah stalku icat edenleri kahretsin, stalklayamadan ateşe
atsın, yaa bir başlıyorum birini araştırmaya amcaoğluna kadar gidiyor olay.
Kendimi en son, erkek kuzenimin başka bir şehirde üniversite okuyan baldızını
stalklarken buluyorum, lanet olsun! Yıllardır görmediğim gıcık kuzen tayfasında
hayat gayet sıradan görünüyor, erkek olanı memur, göbekli, karısı Akrep
Nalan’dan hallice, birbirinden çirkin iki veledin fotoğraflarından 125 adet var,
Rabia işareti koyup durmuşlar sayfalarına. Büyük kız kardeş türban takmış, o da
sürekli çocuk resmi koyup durmuş, millete ‘bakın biz nasıl çoğalıyoruz’ demek
istiyorlar galiba, erkenden evlenmiş, zaten 7. sınıftayken İngilizce
kitaplarını sulu boyayla boyamasından belliydi geri zekâlı olduğu. En çok küçük
kız kardeşin evlenip iki çocuk da onun doğurmasına şaşırdım. Lan yaşı benim
hesabıma göre şu anda 22 olmalı, ne ara evlendin ne ara o veletleri çıkardın,
pes! Doğru dürüst okul yüzü görmedikleri durum bildirimlerinde ki
Türkçelerinden anlaşılıyor. Bunların kocalarını tarif edecek olursam; birinin
kocasıyla bir fotoğrafı var sanırsın adam az önce 15’i kuşbaşı olmak üzere 30
kişiyi doğramış, diğerinin ki evde güneş gözlüğüyle dolaşan model, bir
başkasının kocası ha bire mangala rakıya vurmuş kendini… Birinin karısı niyeyse
evde sürekli abiye giymiş saçı telefon kablosu olarak kullanılabilir, birinin
çocuğu öküz gibi ama hep ‘minik oğlum’ yazmış altına! Gerçi kızlar erken evlenmekte haklılar, evde
baba figürü despot, anne çok sümsük, gezme yok, erkek yasak, okul desen teşvik
eden yok ee ne yapacak evlenmekten başka, ha okul olayını yapan da var. Benim
en çok sevdiğim kız kuzenlerden birisi çatır çatır okumuş Ankara’da bir bölümü,
meslek sahibi olmuş, yakışıklı kariyer sahibi biriyle de evlenmiş. Canım yaa
görünce gözlerinden tanıdım, insanın her şeyi değişiyor, yüzü, boyu posu, huyu
ama bir tek gözleri aynı kalıyor. Hüzünlendim uzun yıllar oldu görmeyeli, çok
güzel bir genç kız olmuş, ‘bravo’ dedim valla… Bu kızcağızım babasından çok
çekmişti biz çocukken, üvey dayım olur kendisi, annesi şu yılanı odunla dürten
kadın. Biz ilk karşılaştığımızda 3-4 yaşlarında olmalıydı, kucağımda taşırdım ağır
gelirdi, yorulup yere bırakınca küserdi. Benim gibi çift isim mağduruydu evde
başka okulda başka adla çağrılıyordu, sebebi anneannesinin bir ismi çok beğenip
onu yazdırmaya diretmesi, babasınınsa başka bir ismi beğenip onunla çağırması
olmuştu. Dayım gaddar bir insandı, hayvancılığa başlayınca evde tembel tembel
yatmanın hayalini kurmuştu ama anne-kız yetişemiyordu işlere. Tüm hayvanların
bakımı, bahçe işleri, kardeş avutma, su taşıma, yemek neredeyse hepsini
yapıyordu, biraz annesi de eziyordu. Erkek kardeşi olduğunda daha da ezmişlerdi
kızı, çocuk bunu dövüyor, küfrediyor, baba sürekli aşağılayıp dövüyor anne
pasif kalıyor, arada o da dövüyor. Zeki kızdı, çok severdi beni zamanımız
neredeyse beraber geçerdi. Erkeksi bir tarzı vardı, dayım kız gibi davranmasına
çok sinirlenirdi! Mesela o yıllarda beni çok arı sokmuştu, ben salya sümük
ağlayıp dövünürken onu sokunca hiç etkilenmezdi, gayet soğukkanlı bir şekilde
iğneyi çıkartır oyuna devam ederdi. Babası övünürdü bu hareketleriyle. Karate
yapardı hep, çoğu çocuğun ondan dayak yemişliği vardır kasabada. Gıcıklar takımını
hiç sevmezlerdi, beni onlardan korumaya çalışırlardı anne-kız. Salıncağımızı o
kurardı, hiç bıkmadan beni akşama kadar salladığını bilirim. Çeşmeye
gittiğimizde çok eğlenirdik, çocukça oyunlar icat eder birbirimizi ıslatırdık. Koç
sürüsüyle karşılaşıp tos yememek için kaçtığımızı, kuzuları kucağımızda
gezdirişimizi hiç unutmam. Sürekli bitlenirdi bu kızcağız, tavuklardan
geçtiğini söylerdi ama dikkat ederdim pek sık yıkamazlardı, haftada bir
bilemedin iki haftada bir yıkandığını hatırlıyorum. Diğer kuzenlere gıcık
dememin sebeplerine gelirsem; bu mal beyinliler anneleri gibi dedikoducu, kıskanç,
iftiracı, yani kısaca fitne fesattılar. O yaşta hepimizin merak ettiği bazı
şeyler vardı; sigara içmek gibi! Gaza gelip sigara içmeye karar veriyorduk,
çalıyorlardı birinden beraber içelim diyorlardı bizde içiyorduk. Sonra gidip
ispiyonluyorlardı anne babamıza, eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyorduk ve
eşek gelemiyordu bir türlü. Birinin meyve bahçesine sızıyorduk, CIA gibi titiz
ve iz bırakmadan meyve çalıp geri çıkıyorduk, adamların kapısını çalıp ‘emmi
meyvelerinizi çalıyorlar’ diye yetiştiriyorlardı piçler. Ailenin diğer
çocuklarının bunlardan aşağı kalır yanı yoktu ama ‘nefret edilen topluluk’
unvanını hak eden bu kardeşlerdi. Küçücük şeyleri abartıp sürekli şikâyet ediyorlar,
herkes dayak yerken sinsice izleyip gülüyorlardı. En vahim olay da başrol yine
bendim (şanslıyım biliyorsunuz); aynı kasabadan bir çocukla fingirdiyorum, ne
olduğunun farkında değilim her zamanki gibi. Saklambaç oynarken hep aynı yere
saklanıyoruz, dansa davette beni seçiyor, dedesinin atına biniyoruz fırsat
buldukça, çeşmede orada burada sohbet edip okul hayatımızdan bahsediyoruz falan
filan… Yani ne yapacağız o yaşta başka. Gıcık kuzenlerin anne tarafından kuzeni
olan başka bir kız bu çocuktan hoşlanıyor ve haber yolluyor bu salaklarla bana
‘Ruhtzu x’le konuşmasın, biz sevgiliyiz’ diye. Ben kıskançlık krizi geçiriyorum
ama bozuntuya vermemeye çalışıyorum, ‘parçalayacağım onu, şöyle döverim böyle
söverim, banane sevgililerse biz sadece arkadaşız’ zart zurt. Bu sefer benim
söylediklerimi kıza iletiyorlar ama şöyle ‘Ruhtzu seni dövecekmiş, x’le aramıza
kimse giremez, asıl o konuşmasın x’le’ demişler orospu evlatları. Kız yataklara
düşüyor derdinden, çocuk sadece yazları geliyor benim gibi, kışın aynı
şehirdeyiz, âşık kızımız sanıyor ki biz çocukla şehirde de görüşüyoruz falan
oysa yok öyle bir şey. Kızın anne babası öğreniyor durumu, yemeden içmeden
kesilen çocuklarını hastaneye yatırıyorlar, çocukla ben hala flört peşindeyiz
her şeyden bihaber. Sonra geliyorlar bizim malların da şahitliğinde benim
yaptıklarımı! abarta abarta anlatıyorlar medeniyet bilmeyen anne-babama. En son
elinde odunla babamı gördüğümü hatırlıyorum, soluğu dedemlerin evinde alıp
yalvar yakar beni saklamalarını istedim. Babam geldi kapıya ama anneannem bana
inanmış olmalı ki zar zor ikna edip geri yolladı, bir hafta eve gitmedim. Be
gerzek herif beni o odunla dövsen ölürüm bir kere hap kadar çocuğum, ne
orospuluğumu bıraktı ne şerefsizliğimi. Hala ne yaptığımı anlamamıştım
anneannem ‘erkek çocuklarla öyle gezilip oynanmaz, adın çıkar’ dedi. Bence
gayet normal bir şeydi bu, sonuçta okulda da erkekler vardı onlarla oyun
oynayıp aynı sırada oturabiliyordum, bunun neresi yanlıştı? Zihniyetinizi sikiyim!
Âşık kız iyileşip yurduna döndü sonra, biz hep küs kaldık (geçen gün onu da
stalkladım J götüme dönmüş) ilk
aşkımı bu olaydan sonra pek görmedim, gelse bile bizimle oynamadı, benim mal
ailemle âşık kızın ailesi fena fırçalamıştı küçük çapkını! yıllar sonra
yaşadığım şehirde karşılaşıp selamlaştık, gözlerim dolmuştu ama çaktırmamıştım.
Kuzenlerle olan ilişkimi kesemesem de en aza indirdim, hiç konuşmadığım
zamanlar oldu, onları yok saymayı öğrenmiştim. Bazı şeyleri biraz zor
öğreniyorum, insanları bir anda silip atamıyorum, onlar da ben tepkisiz
kaldığım için iyice bokunu çıkarıyorlar galiba, affetmeyi seçiyorum hep, ömür boyu
kavga edemem, çok yoruldum yaa…
Gıcık grubunun en
büyüğü ve başka bir kız kuzenimin o yıllarda yapmış olduğu garip davranışları
anlatayım; bu iki kızdan birinin ailesi aşırı muhafazakâr diğerinin ki sosyetikti.
Muhafazakâr olan uzun etekler giyip, namaz kılıyor, sağda solda beni ve dayımın
kızını yakalayınca üstümüze çıkıp tepiniyordu. Kızın sürtünme huyu vardı, bunu
bazı erkek kuzenlerde söylemişti, sosyetik olan da aynı şeyi yapıyordu. Aslında
onun erkek arkadaşı olmasına ailesi izin veriyordu, kolejde okuyan gayet havalı
bir kızdı, benden oldukça büyüktü ve sürekli banyo yaptırmak istiyordu. Ben hayır
dedikçe anneme şikâyet edip zorla yıkıyordu. Yıkarken ya da geceleri aynı odada
yatarken vajinama dokunmaktan geri durmuyordu. Ben utanıp itiraz edince
kızıyordu, niye yapıyorsun diye sorduğumda ‘bir şey yapmadığını bunun normal
olduğunu’ söylüyordu. Muhafazakâr olan kıza da bir gün sormuştum; ‘sen niye
sürtüyorsun oranı bana’ diye, ağlayarak kaçtı yanımdan. Yani erkeksizlikten
lezbiyen olmalarına ramak kalmıştı, tabi ben şimdilerde fark ediyorum bunu. O
zaman analiz yapacak halim yoktu sadece utanıp korkuyordum, niye korktuğumu
bilmiyordum ya da niye utandığımı. Hiçbir şey hissetmiyordum onlar dokununca,
yaptıkları şeyin utancını niye taşıyordum? Kimden korkuyordum? Bugün düşününce
ancak anlam verebiliyorum; ben bana yapılan çoğu tacizin benim suçum olduğunu
düşünüyordum, din eğitimimi hatırlarsanız orada ‘kadın olmanın büyük günah
olduğu’ vurgusu vardı. Vajinam ve memem olması suç gibi anlatılmıştı! Ben oraya
dayanarak ‘kadın olduğum için bunlar başıma geliyor, sesimi çıkarırsam beni
döverler’ korkusuyla susup katlanıyordum her şeye. Erkek olsam bunların hiçbiri
olmayacaktı, erkeklik haklı olmak için yeterliydi ülkemizde. Kadınsan içtenlikle
kahkaha atamazsın, canının istediğiyle sevişemezsin, açık saçık giyinirsen
tecavüze uğrarsın, yalnız yaşayamazsın, erkek fahişe olmadığı için istediğin
zaman kerhaneye gidemezsin, içki içemezsin, bara tek başına gitsen
aranıyorsundur, gece dışarı çıkamazsın, tacize uğraman normaldir, öyle her işte
çalışamazsın, en medeni erkekler bile kendi arkadaş gruplarıyla istediğini
yapar ama sen kankilerinle tatile bile gidemezsin… Nasıl zihniyetler bunlar,
nasıl pırıl pırıl zekâlar yaa? Kız çocuklarınıza belli bir yaşa gelince cinsel
eğitim vermezseniz yukarıda ki örneklerle karşılaşmanız çok olası ve
eşcinsellikte size göre günah. Peki ne yapacaksınız? Her şey eğitim cancağızım
diyeceksiniz ki; kızım/oğlum cinsellik şöyledir, erken yaşta sevişirsen böyle
olur, kontrollü olursan bunu ilerleyen yaşlarda daha sağlıklı yaşarsın, kondom,
ilaç bla bla deyip öğ-re-te-cek-si-niz! Başka şansımız yok, çocukları iyi
eğiteceğiz sağlıklı bir nesil için, gerisi onlara kalmış artık eşcinsel mi hetero
mu olurlar bilemem…
Arılar demişken
bu yaratıklar bir ara bana takıktı, o kadar çok sokuyorlardı ki kraliçe arıyla
bile bu kadar sık sevişmiyorlardır J
Bilmiyorsanız; erkek arılar en güzel kokulu çiçek özünü kraliçeye taşıyıp döllenmeyle
ödüllendiriliyorlar, seçilen arı kraliçeyle çiftleşiyor diğerleri ağzı beş
karış açık izliyor J Kraliçe arıda ki tripleri çok merak ediyorum
doğrusu “ayy Faruk krizantem ne ki geçende Mertsu orkide özü getirmişti o gece
verdim ona J J”
Kır çiçeği özü getiren arı boş zamanlarında çobanlık yapıyor hiç şansı yok,
burjuva arılar lale özü taşıyor falan… Neyse ilk arı soktuğunda çok küçük
yaştaydım ve üç gün ağladım, ikinci de biraz daha büyüktüm bir gün sürdü, diğer
sayısız sokulmada artık ağlamıyor niye olduğunu merak ediyordum. O kadar insan
varken niye beni seçiyorlardı, manyaklar mıydı? Benden hoşlanmayabilirler ama
iğnelerini topuğuma, göz kapağıma, dirsek ucuma, elimin üstündeki kemiğe (bir
de seçtikleri yerler en acı verici olanlar yaa), kulak mememe batırmaları kabul
edilemez. Bari gidin arada gıcık kuzenleri sokun o da yok, hep ben hep! Arılar,
yılanlar tabi bir de kuzenler yüzünden hayatımın bir kısmı zehir oldu, lanet
olsun hepinize J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder