6 Mayıs 2016 Cuma

EVLATLIK ÇOCUKLUK

      

             2. Kuzen Vakası


    Artık biliyorsunuz ne kadar saf bir çocuk olduğumu, kendim nasılsam herkesin öyle olduğunu sanıyorum. Biri bir şey sorduğunda altında art niyet aramadan dürüstçe cevap veriyorum, kimsenin hayatını yargılamıyorum, neyi nasıl yaptığıyla ilgilenmiyorum. En sevdiğim şey hayal kurup mutlu olmak. Hayallerim de kendim gibi saf salak; belime kadar sarı saçlarım varmış, balerin gibi fiziğim, bana çok âşık yakışıklı bir çocuk varmış, kanatlı ata binip mutluluk ülkesine uçmuşuz falan, çok sevdiğim ve beni çok seven ailem olmuş orada, arkadaşlarım (çok yalnızım o sırada), aksakallı! sürekli çikolata veren dedem, bana çorap ören ninem, konuşan köpeğim (üstelik Türkçe biliyor), uçan bisikletim, patenlerim ve bir sürü kırtasiye malzemem varmış… Her gün mutlu olup hayvanlarımla sohbet ediyor, sevgilimle gül bahçelerinde romantik anlar geçiriyormuşuz, atımıza atlayıp karlar ülkesine ya da Beverly Hills’e gidiyormuşuz. Çok çizgi film izlemenin zararları da var tabi! İnsanlık için çok önemli bir buluş yaptığımı falan da hayal etmiştim bir ara… Mutlu olduğum şeylerden biri salıncağa binmekti! Salıncak kurulunca sıra bana gelmiyor diye ağlıyor, kuzenlerim akşama kadar tepemde dikilip beni sallasın istiyordum. Aralarında bana tapanlar vardı onlar yapıyordu çok şükür ama 3’lü kardeş takımı olan gıcıklar sürüsü, yaz tatillerini burnumdan getirmek için yaratılmış gibiydiler, hiç sıra vermiyorlardı. Geçende hepsini stalkladım, niye bilmiyorum! Allah stalku icat edenleri kahretsin, stalklayamadan ateşe atsın, yaa bir başlıyorum birini araştırmaya amcaoğluna kadar gidiyor olay. Kendimi en son, erkek kuzenimin başka bir şehirde üniversite okuyan baldızını stalklarken buluyorum, lanet olsun! Yıllardır görmediğim gıcık kuzen tayfasında hayat gayet sıradan görünüyor, erkek olanı memur, göbekli, karısı Akrep Nalan’dan hallice, birbirinden çirkin iki veledin fotoğraflarından 125 adet var, Rabia işareti koyup durmuşlar sayfalarına. Büyük kız kardeş türban takmış, o da sürekli çocuk resmi koyup durmuş, millete ‘bakın biz nasıl çoğalıyoruz’ demek istiyorlar galiba, erkenden evlenmiş, zaten 7. sınıftayken İngilizce kitaplarını sulu boyayla boyamasından belliydi geri zekâlı olduğu. En çok küçük kız kardeşin evlenip iki çocuk da onun doğurmasına şaşırdım. Lan yaşı benim hesabıma göre şu anda 22 olmalı, ne ara evlendin ne ara o veletleri çıkardın, pes! Doğru dürüst okul yüzü görmedikleri durum bildirimlerinde ki Türkçelerinden anlaşılıyor. Bunların kocalarını tarif edecek olursam; birinin kocasıyla bir fotoğrafı var sanırsın adam az önce 15’i kuşbaşı olmak üzere 30 kişiyi doğramış, diğerinin ki evde güneş gözlüğüyle dolaşan model, bir başkasının kocası ha bire mangala rakıya vurmuş kendini… Birinin karısı niyeyse evde sürekli abiye giymiş saçı telefon kablosu olarak kullanılabilir, birinin çocuğu öküz gibi ama hep ‘minik oğlum’ yazmış altına!  Gerçi kızlar erken evlenmekte haklılar, evde baba figürü despot, anne çok sümsük, gezme yok, erkek yasak, okul desen teşvik eden yok ee ne yapacak evlenmekten başka, ha okul olayını yapan da var. Benim en çok sevdiğim kız kuzenlerden birisi çatır çatır okumuş Ankara’da bir bölümü, meslek sahibi olmuş, yakışıklı kariyer sahibi biriyle de evlenmiş. Canım yaa görünce gözlerinden tanıdım, insanın her şeyi değişiyor, yüzü, boyu posu, huyu ama bir tek gözleri aynı kalıyor. Hüzünlendim uzun yıllar oldu görmeyeli, çok güzel bir genç kız olmuş, ‘bravo’ dedim valla… Bu kızcağızım babasından çok çekmişti biz çocukken, üvey dayım olur kendisi, annesi şu yılanı odunla dürten kadın. Biz ilk karşılaştığımızda 3-4 yaşlarında olmalıydı, kucağımda taşırdım ağır gelirdi, yorulup yere bırakınca küserdi. Benim gibi çift isim mağduruydu evde başka okulda başka adla çağrılıyordu, sebebi anneannesinin bir ismi çok beğenip onu yazdırmaya diretmesi, babasınınsa başka bir ismi beğenip onunla çağırması olmuştu. Dayım gaddar bir insandı, hayvancılığa başlayınca evde tembel tembel yatmanın hayalini kurmuştu ama anne-kız yetişemiyordu işlere. Tüm hayvanların bakımı, bahçe işleri, kardeş avutma, su taşıma, yemek neredeyse hepsini yapıyordu, biraz annesi de eziyordu. Erkek kardeşi olduğunda daha da ezmişlerdi kızı, çocuk bunu dövüyor, küfrediyor, baba sürekli aşağılayıp dövüyor anne pasif kalıyor, arada o da dövüyor. Zeki kızdı, çok severdi beni zamanımız neredeyse beraber geçerdi. Erkeksi bir tarzı vardı, dayım kız gibi davranmasına çok sinirlenirdi! Mesela o yıllarda beni çok arı sokmuştu, ben salya sümük ağlayıp dövünürken onu sokunca hiç etkilenmezdi, gayet soğukkanlı bir şekilde iğneyi çıkartır oyuna devam ederdi. Babası övünürdü bu hareketleriyle. Karate yapardı hep, çoğu çocuğun ondan dayak yemişliği vardır kasabada. Gıcıklar takımını hiç sevmezlerdi, beni onlardan korumaya çalışırlardı anne-kız. Salıncağımızı o kurardı, hiç bıkmadan beni akşama kadar salladığını bilirim. Çeşmeye gittiğimizde çok eğlenirdik, çocukça oyunlar icat eder birbirimizi ıslatırdık. Koç sürüsüyle karşılaşıp tos yememek için kaçtığımızı, kuzuları kucağımızda gezdirişimizi hiç unutmam. Sürekli bitlenirdi bu kızcağız, tavuklardan geçtiğini söylerdi ama dikkat ederdim pek sık yıkamazlardı, haftada bir bilemedin iki haftada bir yıkandığını hatırlıyorum. Diğer kuzenlere gıcık dememin sebeplerine gelirsem; bu mal beyinliler anneleri gibi dedikoducu, kıskanç, iftiracı, yani kısaca fitne fesattılar. O yaşta hepimizin merak ettiği bazı şeyler vardı; sigara içmek gibi! Gaza gelip sigara içmeye karar veriyorduk, çalıyorlardı birinden beraber içelim diyorlardı bizde içiyorduk. Sonra gidip ispiyonluyorlardı anne babamıza, eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyorduk ve eşek gelemiyordu bir türlü. Birinin meyve bahçesine sızıyorduk, CIA gibi titiz ve iz bırakmadan meyve çalıp geri çıkıyorduk, adamların kapısını çalıp ‘emmi meyvelerinizi çalıyorlar’ diye yetiştiriyorlardı piçler. Ailenin diğer çocuklarının bunlardan aşağı kalır yanı yoktu ama ‘nefret edilen topluluk’ unvanını hak eden bu kardeşlerdi. Küçücük şeyleri abartıp sürekli şikâyet ediyorlar, herkes dayak yerken sinsice izleyip gülüyorlardı. En vahim olay da başrol yine bendim (şanslıyım biliyorsunuz); aynı kasabadan bir çocukla fingirdiyorum, ne olduğunun farkında değilim her zamanki gibi. Saklambaç oynarken hep aynı yere saklanıyoruz, dansa davette beni seçiyor, dedesinin atına biniyoruz fırsat buldukça, çeşmede orada burada sohbet edip okul hayatımızdan bahsediyoruz falan filan… Yani ne yapacağız o yaşta başka. Gıcık kuzenlerin anne tarafından kuzeni olan başka bir kız bu çocuktan hoşlanıyor ve haber yolluyor bu salaklarla bana ‘Ruhtzu x’le konuşmasın, biz sevgiliyiz’ diye. Ben kıskançlık krizi geçiriyorum ama bozuntuya vermemeye çalışıyorum, ‘parçalayacağım onu, şöyle döverim böyle söverim, banane sevgililerse biz sadece arkadaşız’ zart zurt. Bu sefer benim söylediklerimi kıza iletiyorlar ama şöyle ‘Ruhtzu seni dövecekmiş, x’le aramıza kimse giremez, asıl o konuşmasın x’le’ demişler orospu evlatları. Kız yataklara düşüyor derdinden, çocuk sadece yazları geliyor benim gibi, kışın aynı şehirdeyiz, âşık kızımız sanıyor ki biz çocukla şehirde de görüşüyoruz falan oysa yok öyle bir şey. Kızın anne babası öğreniyor durumu, yemeden içmeden kesilen çocuklarını hastaneye yatırıyorlar, çocukla ben hala flört peşindeyiz her şeyden bihaber. Sonra geliyorlar bizim malların da şahitliğinde benim yaptıklarımı! abarta abarta anlatıyorlar medeniyet bilmeyen anne-babama. En son elinde odunla babamı gördüğümü hatırlıyorum, soluğu dedemlerin evinde alıp yalvar yakar beni saklamalarını istedim. Babam geldi kapıya ama anneannem bana inanmış olmalı ki zar zor ikna edip geri yolladı, bir hafta eve gitmedim. Be gerzek herif beni o odunla dövsen ölürüm bir kere hap kadar çocuğum, ne orospuluğumu bıraktı ne şerefsizliğimi. Hala ne yaptığımı anlamamıştım anneannem ‘erkek çocuklarla öyle gezilip oynanmaz, adın çıkar’ dedi. Bence gayet normal bir şeydi bu, sonuçta okulda da erkekler vardı onlarla oyun oynayıp aynı sırada oturabiliyordum, bunun neresi yanlıştı? Zihniyetinizi sikiyim! Âşık kız iyileşip yurduna döndü sonra, biz hep küs kaldık (geçen gün onu da stalkladım J götüme dönmüş) ilk aşkımı bu olaydan sonra pek görmedim, gelse bile bizimle oynamadı, benim mal ailemle âşık kızın ailesi fena fırçalamıştı küçük çapkını! yıllar sonra yaşadığım şehirde karşılaşıp selamlaştık, gözlerim dolmuştu ama çaktırmamıştım. Kuzenlerle olan ilişkimi kesemesem de en aza indirdim, hiç konuşmadığım zamanlar oldu, onları yok saymayı öğrenmiştim. Bazı şeyleri biraz zor öğreniyorum, insanları bir anda silip atamıyorum, onlar da ben tepkisiz kaldığım için iyice bokunu çıkarıyorlar galiba, affetmeyi seçiyorum hep, ömür boyu kavga edemem, çok yoruldum yaa…



   Gıcık grubunun en büyüğü ve başka bir kız kuzenimin o yıllarda yapmış olduğu garip davranışları anlatayım; bu iki kızdan birinin ailesi aşırı muhafazakâr diğerinin ki sosyetikti. Muhafazakâr olan uzun etekler giyip, namaz kılıyor, sağda solda beni ve dayımın kızını yakalayınca üstümüze çıkıp tepiniyordu. Kızın sürtünme huyu vardı, bunu bazı erkek kuzenlerde söylemişti, sosyetik olan da aynı şeyi yapıyordu. Aslında onun erkek arkadaşı olmasına ailesi izin veriyordu, kolejde okuyan gayet havalı bir kızdı, benden oldukça büyüktü ve sürekli banyo yaptırmak istiyordu. Ben hayır dedikçe anneme şikâyet edip zorla yıkıyordu. Yıkarken ya da geceleri aynı odada yatarken vajinama dokunmaktan geri durmuyordu. Ben utanıp itiraz edince kızıyordu, niye yapıyorsun diye sorduğumda ‘bir şey yapmadığını bunun normal olduğunu’ söylüyordu. Muhafazakâr olan kıza da bir gün sormuştum; ‘sen niye sürtüyorsun oranı bana’ diye, ağlayarak kaçtı yanımdan. Yani erkeksizlikten lezbiyen olmalarına ramak kalmıştı, tabi ben şimdilerde fark ediyorum bunu. O zaman analiz yapacak halim yoktu sadece utanıp korkuyordum, niye korktuğumu bilmiyordum ya da niye utandığımı. Hiçbir şey hissetmiyordum onlar dokununca, yaptıkları şeyin utancını niye taşıyordum? Kimden korkuyordum? Bugün düşününce ancak anlam verebiliyorum; ben bana yapılan çoğu tacizin benim suçum olduğunu düşünüyordum, din eğitimimi hatırlarsanız orada ‘kadın olmanın büyük günah olduğu’ vurgusu vardı. Vajinam ve memem olması suç gibi anlatılmıştı! Ben oraya dayanarak ‘kadın olduğum için bunlar başıma geliyor, sesimi çıkarırsam beni döverler’ korkusuyla susup katlanıyordum her şeye. Erkek olsam bunların hiçbiri olmayacaktı, erkeklik haklı olmak için yeterliydi ülkemizde. Kadınsan içtenlikle kahkaha atamazsın, canının istediğiyle sevişemezsin, açık saçık giyinirsen tecavüze uğrarsın, yalnız yaşayamazsın, erkek fahişe olmadığı için istediğin zaman kerhaneye gidemezsin, içki içemezsin, bara tek başına gitsen aranıyorsundur, gece dışarı çıkamazsın, tacize uğraman normaldir, öyle her işte çalışamazsın, en medeni erkekler bile kendi arkadaş gruplarıyla istediğini yapar ama sen kankilerinle tatile bile gidemezsin… Nasıl zihniyetler bunlar, nasıl pırıl pırıl zekâlar yaa? Kız çocuklarınıza belli bir yaşa gelince cinsel eğitim vermezseniz yukarıda ki örneklerle karşılaşmanız çok olası ve eşcinsellikte size göre günah. Peki ne yapacaksınız? Her şey eğitim cancağızım diyeceksiniz ki; kızım/oğlum cinsellik şöyledir, erken yaşta sevişirsen böyle olur, kontrollü olursan bunu ilerleyen yaşlarda daha sağlıklı yaşarsın, kondom, ilaç bla bla deyip öğ-re-te-cek-si-niz! Başka şansımız yok, çocukları iyi eğiteceğiz sağlıklı bir nesil için, gerisi onlara kalmış artık eşcinsel mi hetero mu olurlar bilemem…



  Arılar demişken bu yaratıklar bir ara bana takıktı, o kadar çok sokuyorlardı ki kraliçe arıyla bile bu kadar sık sevişmiyorlardır J Bilmiyorsanız; erkek arılar en güzel kokulu çiçek özünü kraliçeye taşıyıp döllenmeyle ödüllendiriliyorlar, seçilen arı kraliçeyle çiftleşiyor diğerleri ağzı beş karış açık izliyor J  Kraliçe arıda ki tripleri çok merak ediyorum doğrusu “ayy Faruk krizantem ne ki geçende Mertsu orkide özü getirmişti o gece verdim ona J J” Kır çiçeği özü getiren arı boş zamanlarında çobanlık yapıyor hiç şansı yok, burjuva arılar lale özü taşıyor falan… Neyse ilk arı soktuğunda çok küçük yaştaydım ve üç gün ağladım, ikinci de biraz daha büyüktüm bir gün sürdü, diğer sayısız sokulmada artık ağlamıyor niye olduğunu merak ediyordum. O kadar insan varken niye beni seçiyorlardı, manyaklar mıydı? Benden hoşlanmayabilirler ama iğnelerini topuğuma, göz kapağıma, dirsek ucuma, elimin üstündeki kemiğe (bir de seçtikleri yerler en acı verici olanlar yaa), kulak mememe batırmaları kabul edilemez. Bari gidin arada gıcık kuzenleri sokun o da yok, hep ben hep! Arılar, yılanlar tabi bir de kuzenler yüzünden hayatımın bir kısmı zehir oldu, lanet olsun hepinize J








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder