Sutyen
Sevgili dostlar ergenlik dönemine giren her genç kızın
rüyası sutyenler hakkında kesin bilgi veriyorum; çok gereksizler! Memelerim baş
verip vücudumun orta yerinde özgürlüğünü ilan edince ne yapacağımı şaşırdım.
Şaşırdım çünkü, çocukluğumdan beri atlet giyen insan evladı olarak, hangi beden
hangi çeşit sutyen alınacağını bilmiyordum. Bu üreticiler de sıcak paranın
bayan giyiminde olduğunu anlayınca ipin ucunu kaçırmayı bırak bildiğin
sikmişler. Vicdansızın çocuğu altı üstü iki meme ucunu kapatacak bir şey için o
kadar çeşit yapılır mı? Kara kara düşünmeye başladım, ben nasıl bir sutyene
sahip olmalıydım? Biliyorsunuz para sıkıntım var yani onlarca çeşit arasından en
kullanışlı olanına karar verip bir tane satın alacağım. Güç bela harçlıklarımı
biriktirip piyasa araştırması yapıp iç çamaşırcının yolunu tuttum. Yanıma da
benden daha geri zekâlı bir arkadaşımı aldım ki iyice mallaşalım oralarda. İç
çamaşırcı dedim çünkü yıl henüz 2000’ler bile değil, sağda solda tuhafiye yüncü
müncü ne kadar kıytırık dükkân varsa iç çamaşırından tutun da bisiklet
pompasına kadar alakasız her şeyi bir arada satıyorlardı. O dükkanlara
girdiğinizde kaybolan babaannenizi bir köşede bulma olasılığınız çok yüksekti,
çiniler falan vardı sağda solda, İkea’nın minimal hali yani! Neyse biz gittik,
daha bir hafta önce soğuktan dikleşip belli olan meme uçlarım için dayak
yemiştim, evde niyeyse kimsenin aklına “bu kızın ergenliği başladı, sutyen
falan alalım” demek gelmiyordu. Çamaşır satan teyze bin bir çeşit sutyeni
raflardan indirip önümüze sermeye başladı, fantezi olarak kullanılanlardan
tutunda içine kafamın sığacağı 105 bedenlere kadar hepsini inceledik. Israrla
sade bir model alacağımı söylesem de bana mısın demedi, be kadın bırak bizi
gidelim! Hatta bir ara “aç bakıyım göğüslerini ben bilirim hangi model
olacağını” diye tutturdu… Arkadaş zaten minicik memelerim var, ver oradan bir
75 beden sen mesut ben mesut ayrılalım. Yanımdakine soruyorum o doğuştan salak
zaten! En nihayetinde yarısı dantel yarısı penye bir model de karar kıldım, o
dakikadan itibaren Allah benim belamı verdi tabi. MAL Ruhtzu! bir şey alıyorken
denenir davar! Eve giderken yolda arkadaşımdan ayrılıp elimde ki paketlerden
kurtuldum, apartmana girince sutyeni götüme sokup sakladım. Korku nelere kadir
işte, küçücük bir saç tokası dahi alsam dayak yiyordum. Aslında açıklaması
gayet basit bir sutyen olayını bile gizleyerek hayatıma devam edecektim. Evde
kimse yoktu arada şans bana da gülecekti elbet J Heyecanla
aynanın karşısına geçip çılgın memelerime sutyeni taktım ama o da ne! Aldığım
şey asıl kapatması gereken yeri kapatmıyor, alt kısımlar penye ortadan itibaren
dantel olan benim canımmmm ilk sutyenim koyu renk meme uçlarımın yarısını
açıkta bırakıyor. Üreticilere tekrar küfür ediliyor burada… Beyaz okul gömleğim
ve açık renk giysilerimin altından çok vahşi görüneceği garanti. Aldığım yerde ki
teyze üstüne basa basa iç çamaşırında iade ve değişim olmadığını belirtmişti,
yine olan bana oldu. Pratik zekalı olmakla övünen Ruhtzu bu sefer nasıl bir çözüm
bulacak? Sutyeni iade etmeyi başaracak mı? Üvey annesi sutyen giydiğini tek
bakışta anlayacak mı? Okul da alay konusu olacak mı? Azzzzz sonra J J
(bunlar hep Televole kültürü).
El mecbur giydim o lanet şeyi hatta uzun
yıllar memelerimi sardı, aklıma peçete koymaktan başka bir çözüm gelmedi. Birkaç
sefer sıcaktan ya da başka bir sebeple peçeteler düştüğünde “göğsün görünüyor”
uyarısını aldım, okulda, markette, misafirlikte… İnsani olarak düşündüğümde bizler
güzel varlıklarız, akıllıyız, tüm vücut parçalarımız kullanışlı ve yerli
yerinde, bazılarımız da eksik olan tek şey vicdan sanırım. Göğüslerim büyümeye
başlayıp vücudum geliştiğinde en çok korktuğum şeylerden biri bıyıklı orta yaş
amcalardı! Bu coğrafyanın mı yoksa tüm dünya erkeklerinin mi tutkusudur
bilmiyorum ama kadın olmadan anlayamayacağınız bir durum. Genç yaşta ki
kadınlara taciz andropozun gereklerinden biri mi? Yoksa erkekler zayıf
iradelilerde hep çok güçlüymüş izlenimi mi veriyorlar? Taciz güç gösterisi mi?
Bilemiyorum Altan bilemiyorum! Biz kadınlar niye böyle evrildik, erkekler nerde
sapıttı? Sokakta yürürken fark ettiğim içli bakışlar, bıyık bükmeler tenhalarda
el ile tacize kadar varıyordu. Hatırladığım en net iki olayın birincisinin
kahramanı aile dostumuz bir amcaydı. En sık görüştüğümüz insanlardı ve
kendilerinin de iki kız çocuğu vardı. Bir akşam onlarda otururken hayatını bana
iş buyurmaya adamış üvey annem çayları benim doldurmamı istedi, kalkıp tepside
çayları dağıtmaya başladım. Topluluğun bir kısmı balkonda oturuyordu ve bu
beyaz saçlı amca bey içeride ki koltuğu tercih etmişti, çayını vermek üzere
eğildiğim sırada sağ mememi avucunun içinde ezmesi aynı anda oldu! Çığlık attım
geriye doğru sıçrayıp ama kimse fark etmedi, bakakaldım onun yüzüne. Bana neden
böyle bir şey yaptığının izleriniz arıyordum bulamıyordum, şehvetten
kızarmıştı, Türk filmi kötü karakterlerine has bir sırıtışla bana bakıyordu. Gözlerim
doldu söyleyecek hiçbir şeyim yoktu, şikâyet edecek sığınacak bir büyüğüm
yoktu, hayatım boyunca bunun yükünü taşıyacaktım. Omuzlarım düştü küsüp bir
köşeye oturdum, o güne kadar sevdiğim aile bireylerine kızarak bakmaya
başladım, böyle bir babaya sahip olduklarını bilseler ne yaparlardı nasıl
davranırlardı? Onlara kızmamın ne anlamı vardı, bunu aklımda tutup kendime
eziyet etmem ne kadar doğruydu? Yine yuttum sayın okuyucu, zor oldu ama boğazımı
yırta yırta yuttum.
İkinci olay tamamen tesadüfler üzerine kurulu,
bir gün yine evde kimse yok, oldukça gereksiz işlerle uğraşıyorum kapı çaldı. Otomatiğe
basıp merdivenin başına dikildim, aşağıda orta yaşlarda bir polis memuru
babamın ismini okuyordu elindeki kâğıttan. Evde yok diye cevap verdim o sırada
memur yukarı çıkmaya başladı, adımı sordu söyledim. Beş dakika içeri geleceğini
ve bir şeyler doldurması gerektiğini söyledi, peki deyip içeri buyur ettim, kâğıda
yazılar yazarken sürekli soru sordu bana. Birazda polis olmasının verdiği
endişeyle hepsini cevapladım sonra kâğıdı bana teslim etti ve gitti. Bizim
mallar gelince olanları anlattım, peder bey kâğıdı okuyup hiçbir açıklama
yapmadan yüzünü sarkıttı, ne olmuş diye sorunca “sana ne” cevabını alıp
oturdum. Birkaç gün sonra markete gitmek üzere evden çıktım ve bizim sokakta ‘tesadüfen’
polis amcayla karşılaştım, bana babamın karakola gidip gitmediğini sordu bende
bilmediğimi söyledim ve birlikte yürümeye başladık:
Polis- Nereye gidiyorsun?
Ben (bknz. Mal)- Markete.
Polis- ne tarafta?
Ben- sokağın ilerisinde.
Polis- Bende biraz ilerde ki apartmana zarf bırakacağım
gel beraber gidelim, hem sana çok önemli bir şey anlatacağım.
Ben- Olur.
İki üç blok ileride ki apartmana girdik,
aydınlatmalar düğmeye basarak yakılıyordu, amca basmadı ben hamle yapınca
durdurdu ve elimi tuttu. Korkunç derecede bir huzursuzluk hissettim, içimden
bağırmak geliyordu ama susuyordum. Biraz zekâsı olan biri oradan kaçarak
uzaklaşır ama ben bildiğin geri zekalı donup kaldım, ne kıpırdıyor ne
konuşuyordum. Amca ne kadar güzel olduğumdan bahsediyordu, geçen gün ki
karşılaşmamızda bana âşık olduğunu eve gidip beni düşündüğünü (31 sanırım),
karısından boşanmak üzere olduğunu falan anlatıyordu. Kocaman bir göbeği,
bembeyaz saçları vardı, dişleri sigaradan sararmıştı, benimse bedenim
tecrübesiz ve tazeydi, küçücük ellerim avucunun içinde kayboluyordu,
hoşlandığım çocuklar benim yaşıtımdı, utangaçtık, hayallerimiz vardı, saftık,
başkaları üzerinden şehvetimizi söndürmeye henüz başlamamıştık. Aşkı anlamaya
çalışıyorduk ve çocuk-genç arası bir şeydik. Amcaya “amca” diye hitap ettim
aklımı başıma toplayıp, elimi çektim elinden ve eve geç kaldığımı beni merak
edeceklerini söyleyip ışık hızıyla çıktım o karanlık mağaradan. Yine gözlerim
dolmuştu, başıma gelecek onlarca olaydan habersiz ‘iyi atlattım’ diye
düşünüyordum. Eve dönünce tabi ki aptal ebeveynlerime durumdan bahsetmedim,
onlar her şeye yasak koyup, beni eve hapsederek, duygularıma özen göstermeden
hırpalayarak çok iyi anne-baba olduklarına iddia ediyorlardı. Benim hayat duvarıma
bir taş daha eklenirken onlar hata sayısını çoğaltıyorlardı…
Bugünlerde insanların gözünün içine bakıyorum,
kim acaba bu diye? Hangisi gerçek kişiliği, şimdi hangi rolünü oynuyor? Issız yerlerde
hangi sapkınlığı sergiliyor? Kendiyle kaldığında kimleri öldürüyor hayalinde?
Kimlerle sevişiyor? Dünyanın neresine mucizeler dağıtıp neresine ölüm saçıyor?
Ben olsaydım dediğim liderler bugün de sahneye çıkıp ne mükemmel olduklarını
kanıtlayacak mı? Yoksa piyonlarıyla oynamaya devam mı edecekler?
Kimin
ben, kimiz biz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder