22 Kasım 2018 Perşembe

Lise Genci Ruhtzu





Yaşadım mı sanıyorsun? İlk kendimi anlamaya başladığım günden beri korkunç bir çaresizliğin içindeyim. Çocukken gençken ya da insan olduğunu anlamandan itibaren, neyse işte, sana verilen neyse sen O’sun. Hedefler sunulan, emek verilen çocuklarda başarısızlığın çok düşük olduğunu düşünmüşümdür hep, yanılıyorsam söyle! Kaç tane aile zevklerinden fedakârlık edip evladını yetiştirdi bu ülkede, onbinlerce, kaç tane aile dünyayı anlayıp, gençliğini bir kenara atıp lise, üniversite, yurtdışı eğitimi için varını yoğunu verdi çocuğuna, yüzlerce. Ben lise dönemine geçtiğimde kafama bazı olaylar dank etmişti ama ne çare karşımda ki insanlar bunu görmezden geldiler. Matematik ve fen derslerinde her zaman biraz geriydim, hoş o döneme göre yine takdirlik bir öğrenciydim ama daha çok çalışmam gerekiyordu. Okulda uygun görülen ders saati asla üniversitede istediğim bölümü kazanmama yetmeyecekti. Tam karar verememiş olsam da benim ruhumu tamamlayan meslek radyo-televizyon gibi görünüyordu. Üstelik o yıllarda açılan özel kanalların, radyoların sayısı astronomik rakamlara ulaşmak üzereydi, faydalı bir meslek dalı olmasının yanı sıra popülerdi. Evet Ruhtzu popüler kültürün köpeğiydi her zaman; kıyafetinden tutunda takı, toka, müzik ve filme kadar gördüğüm ne varsa denemek istiyordum, insan olmanın sancıları işte, ille kendi mağaram da stoğum olmalı! Yeni bir kot çıkmış, giyilmeli, Bla Bla sanatçısının yeni albümü piyasada, dinlenmeli, Titanik mi çıkmış, izlenmeli. Gerçi ben bunları rüyamda ya da televizyonda görüp hayallerim de yapıyordum ama olsun. Arkadaşlarım Titanik izledik şöyle güzel böyle etkileyici deyince ‘’amannn sonunda battı işte’’ diye aptalca geçiştiriyordum. Benim tek kaynağım kitaplardı canım kitaplarım, hala doyamam okumalara… Sonunda düşüne düşüne bir çözüm buldum kendimce, hepsi meslek sahibi olmuş (öğretmen, eczacı, avukat) üvey dayılarım ve eşlerine konuyu usulca duyurdum “üniversite için yeterli değilim, ekstra derse ihtiyacım var”. Hemen el attılar sağ olsunlar,  bu çocuk zeki üstelik okula devam etmeye istekli, gelin dershaneye yazdıralım (her ay Almanya’dan alınan eğitim maaşından herkesin haberi vardı). Üvey annemin yerine korkunç kahkahayı siz atın burada okuyucu; kızım sen kiminle dans ediyorsun, senin karşında ki kim!!! Bu kadın yer mi bunları, baskıyı çok iyi bir hamleyle bertaraf etti “bizim bunu karşılayacak maddi durumumuz yok, siz ödemek istiyorsanız gönderelim ödeyin” dedi. Tabi o cesaret hiç kimsede yok, Almanya işini de açamıyorlar, herkes sus pus oldu. Kolay mı bu devirde çocuk okutmak, ev geçindirmek, ben bir araba dayak yedim neymiş derse ne gerek varmış, benden bir bok olmazmış. Hayırlısı…


Benim içinde yaşadığım topluluğun kadınları ev işi yapan, koca kafalı ama zekâ olarak pek parlak sayılmayan kızları övmeye bayılıyordu. Bilmem kimin kızı bir temizlik yapıyor halının altını bile siliyor, bilmem kim bir cam siliyor ayna ayna! Yerleri nasıl süpürüyor üfüfüüüü tozun zerresini bırakmıyor!  Hiç anlayamadığım şeylerin başında geliyor bu durum; yani bir hanım kızımız elektrik süpürgesinin sapını iyi kavrayıp, tozları çeken üstelik icadı çoktannnn yapılmış o makineyi ileri geri hareket ettirdi diye niye övülür ki? Orta zekâlı bir maymun türüne de versen zaten kullanıyor o kadar alet edevatı. Benim, açık ara en geri zekâlı kuzenlerden biri, en koca kafalı ve memelisi bu arada :) bu konuların mercedesiydi. Ders kitaplarına açıp baktığınız zaman içinde ki grafik ya da resimleri pastel boyayla boyadığını görürdünüz. Fiilleri sorsanız ufo görmüş köylü gibi bakardı suratınıza ama pilav yapmak üstün yetenekleri arasındaydı. Fayansların arasını dişerinizden daha fazla beyazlatmak asli göreviydi, sürekli ne kadar hamarat olduğundan bahsediliyordu. Onun gibi olmadığım için ayıplanıyordum, “benim de derslerim iyi, bu sene yine takdir aldım ehe” demem bir işe yaramadı hiç.  Bu kızın taliplerinden bahsedilip övünüldüğü yıllarda ülkede kadın doktor sayısı 1000li rakamlardaydı. Rahim kanseri çığ gibi çoğalıp bizi öldürürken, ev temizliği çok gerekliydi. Bilinçsizce erkenden evlendirilmiş çocuk gelinler varken cam parlatmak, matematik problemi çözmekten önemliydi. Sanırım toplum bu evlerde çürümeye başladı, günümüze geldiğimde hala aynı senaryoyu görüyor olmak beni ağlatıyor sevgili okuyucu. Tüm kadınlarımıza evde verdikleri emek için teşekkür ediyorum, size sonsuz saygı duyuyorum ama ne olur çağa ayak uydurun. Ya siz insan doğuran ırksınız kendinize gelin! Bu kızcağızın hüzünlü hikayesini ilerde anlatacağım, sonuç olarak kendi başımın çaresine bakmaya karar verdim arkadaşlarımdan aldığım test kitaplarıyla geceleri gizlice ders çalışmaya başladım, üstelik beni üniversiteye göndermeyeceklerini bile bile…


Burayı çok özlemişim.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder