Yaşadım mı sanıyorsun? İlk kendimi
anlamaya başladığım günden beri korkunç bir çaresizliğin içindeyim. Çocukken
gençken ya da insan olduğunu anlamandan itibaren, neyse işte, sana verilen
neyse sen O’sun. Hedefler sunulan, emek verilen çocuklarda başarısızlığın çok
düşük olduğunu düşünmüşümdür hep, yanılıyorsam söyle! Kaç tane aile
zevklerinden fedakârlık edip evladını yetiştirdi bu ülkede, onbinlerce, kaç
tane aile dünyayı anlayıp, gençliğini bir kenara atıp lise, üniversite,
yurtdışı eğitimi için varını yoğunu verdi çocuğuna, yüzlerce. Ben lise dönemine
geçtiğimde kafama bazı olaylar dank etmişti ama ne çare karşımda ki insanlar
bunu görmezden geldiler. Matematik ve fen derslerinde her zaman biraz geriydim,
hoş o döneme göre yine takdirlik bir öğrenciydim ama daha çok çalışmam gerekiyordu.
Okulda uygun görülen ders saati asla üniversitede istediğim bölümü kazanmama
yetmeyecekti. Tam karar verememiş olsam da benim ruhumu tamamlayan meslek
radyo-televizyon gibi görünüyordu. Üstelik o yıllarda açılan özel kanalların,
radyoların sayısı astronomik rakamlara ulaşmak üzereydi, faydalı bir meslek
dalı olmasının yanı sıra popülerdi. Evet Ruhtzu popüler kültürün köpeğiydi her
zaman; kıyafetinden tutunda takı, toka, müzik ve filme kadar gördüğüm ne varsa
denemek istiyordum, insan olmanın sancıları işte, ille kendi mağaram da stoğum
olmalı! Yeni bir kot çıkmış, giyilmeli, Bla Bla sanatçısının yeni albümü
piyasada, dinlenmeli, Titanik mi çıkmış, izlenmeli. Gerçi ben bunları rüyamda
ya da televizyonda görüp hayallerim de yapıyordum ama olsun. Arkadaşlarım
Titanik izledik şöyle güzel böyle etkileyici deyince ‘’amannn sonunda battı
işte’’ diye aptalca geçiştiriyordum. Benim tek kaynağım kitaplardı canım
kitaplarım, hala doyamam okumalara… Sonunda düşüne düşüne bir çözüm buldum
kendimce, hepsi meslek sahibi olmuş (öğretmen, eczacı, avukat) üvey dayılarım
ve eşlerine konuyu usulca duyurdum “üniversite için yeterli değilim, ekstra
derse ihtiyacım var”. Hemen el attılar sağ olsunlar, bu çocuk zeki üstelik okula devam etmeye
istekli, gelin dershaneye yazdıralım (her ay Almanya’dan alınan eğitim
maaşından herkesin haberi vardı). Üvey annemin yerine korkunç kahkahayı siz
atın burada okuyucu; kızım sen kiminle dans ediyorsun, senin karşında ki kim!!!
Bu kadın yer mi bunları, baskıyı çok iyi bir hamleyle bertaraf etti “bizim bunu
karşılayacak maddi durumumuz yok, siz ödemek istiyorsanız gönderelim ödeyin”
dedi. Tabi o cesaret hiç kimsede yok, Almanya işini de açamıyorlar, herkes sus
pus oldu. Kolay mı bu devirde çocuk okutmak, ev geçindirmek, ben bir araba
dayak yedim neymiş derse ne gerek varmış, benden bir bok olmazmış. Hayırlısı…
Benim içinde yaşadığım topluluğun
kadınları ev işi yapan, koca kafalı ama zekâ olarak pek parlak sayılmayan
kızları övmeye bayılıyordu. Bilmem kimin kızı bir temizlik yapıyor halının
altını bile siliyor, bilmem kim bir cam siliyor ayna ayna! Yerleri nasıl
süpürüyor üfüfüüüü tozun zerresini bırakmıyor! Hiç anlayamadığım şeylerin başında geliyor bu
durum; yani bir hanım kızımız elektrik süpürgesinin sapını iyi kavrayıp,
tozları çeken üstelik icadı çoktannnn yapılmış o makineyi ileri geri hareket
ettirdi diye niye övülür ki? Orta zekâlı bir maymun türüne de versen zaten
kullanıyor o kadar alet edevatı. Benim, açık ara en geri zekâlı kuzenlerden
biri, en koca kafalı ve memelisi bu arada :) bu konuların mercedesiydi. Ders kitaplarına açıp baktığınız zaman içinde ki
grafik ya da resimleri pastel boyayla boyadığını görürdünüz. Fiilleri sorsanız
ufo görmüş köylü gibi bakardı suratınıza ama pilav yapmak üstün yetenekleri
arasındaydı. Fayansların arasını dişerinizden daha fazla beyazlatmak asli
göreviydi, sürekli ne kadar hamarat olduğundan bahsediliyordu. Onun gibi
olmadığım için ayıplanıyordum, “benim de derslerim iyi, bu sene yine takdir
aldım ehe” demem bir işe yaramadı hiç. Bu
kızın taliplerinden bahsedilip övünüldüğü yıllarda ülkede kadın doktor sayısı
1000li rakamlardaydı. Rahim kanseri çığ gibi çoğalıp bizi öldürürken, ev
temizliği çok gerekliydi. Bilinçsizce erkenden evlendirilmiş çocuk gelinler
varken cam parlatmak, matematik problemi çözmekten önemliydi. Sanırım toplum bu
evlerde çürümeye başladı, günümüze geldiğimde hala aynı senaryoyu görüyor olmak
beni ağlatıyor sevgili okuyucu. Tüm kadınlarımıza evde verdikleri emek için
teşekkür ediyorum, size sonsuz saygı duyuyorum ama ne olur çağa ayak uydurun.
Ya siz insan doğuran ırksınız kendinize gelin! Bu kızcağızın hüzünlü hikayesini
ilerde anlatacağım, sonuç olarak kendi başımın çaresine bakmaya karar verdim
arkadaşlarımdan aldığım test kitaplarıyla geceleri gizlice ders çalışmaya
başladım, üstelik beni üniversiteye göndermeyeceklerini bile bile…
Burayı çok özlemişim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder