16 Kasım 2016 Çarşamba

                      



               Sutyen



       Sevgili dostlar ergenlik dönemine giren her genç kızın rüyası sutyenler hakkında kesin bilgi veriyorum; çok gereksizler! Memelerim baş verip vücudumun orta yerinde özgürlüğünü ilan edince ne yapacağımı şaşırdım. Şaşırdım çünkü, çocukluğumdan beri atlet giyen insan evladı olarak, hangi beden hangi çeşit sutyen alınacağını bilmiyordum. Bu üreticiler de sıcak paranın bayan giyiminde olduğunu anlayınca ipin ucunu kaçırmayı bırak bildiğin sikmişler. Vicdansızın çocuğu altı üstü iki meme ucunu kapatacak bir şey için o kadar çeşit yapılır mı? Kara kara düşünmeye başladım, ben nasıl bir sutyene sahip olmalıydım? Biliyorsunuz para sıkıntım var yani onlarca çeşit arasından en kullanışlı olanına karar verip bir tane satın alacağım. Güç bela harçlıklarımı biriktirip piyasa araştırması yapıp iç çamaşırcının yolunu tuttum. Yanıma da benden daha geri zekâlı bir arkadaşımı aldım ki iyice mallaşalım oralarda. İç çamaşırcı dedim çünkü yıl henüz 2000’ler bile değil, sağda solda tuhafiye yüncü müncü ne kadar kıytırık dükkân varsa iç çamaşırından tutun da bisiklet pompasına kadar alakasız her şeyi bir arada satıyorlardı. O dükkanlara girdiğinizde kaybolan babaannenizi bir köşede bulma olasılığınız çok yüksekti, çiniler falan vardı sağda solda, İkea’nın minimal hali yani! Neyse biz gittik, daha bir hafta önce soğuktan dikleşip belli olan meme uçlarım için dayak yemiştim, evde niyeyse kimsenin aklına “bu kızın ergenliği başladı, sutyen falan alalım” demek gelmiyordu. Çamaşır satan teyze bin bir çeşit sutyeni raflardan indirip önümüze sermeye başladı, fantezi olarak kullanılanlardan tutunda içine kafamın sığacağı 105 bedenlere kadar hepsini inceledik. Israrla sade bir model alacağımı söylesem de bana mısın demedi, be kadın bırak bizi gidelim! Hatta bir ara “aç bakıyım göğüslerini ben bilirim hangi model olacağını” diye tutturdu… Arkadaş zaten minicik memelerim var, ver oradan bir 75 beden sen mesut ben mesut ayrılalım. Yanımdakine soruyorum o doğuştan salak zaten! En nihayetinde yarısı dantel yarısı penye bir model de karar kıldım, o dakikadan itibaren Allah benim belamı verdi tabi. MAL Ruhtzu! bir şey alıyorken denenir davar! Eve giderken yolda arkadaşımdan ayrılıp elimde ki paketlerden kurtuldum, apartmana girince sutyeni götüme sokup sakladım. Korku nelere kadir işte, küçücük bir saç tokası dahi alsam dayak yiyordum. Aslında açıklaması gayet basit bir sutyen olayını bile gizleyerek hayatıma devam edecektim. Evde kimse yoktu arada şans bana da gülecekti elbet J Heyecanla aynanın karşısına geçip çılgın memelerime sutyeni taktım ama o da ne! Aldığım şey asıl kapatması gereken yeri kapatmıyor, alt kısımlar penye ortadan itibaren dantel olan benim canımmmm ilk sutyenim koyu renk meme uçlarımın yarısını açıkta bırakıyor. Üreticilere tekrar küfür ediliyor burada… Beyaz okul gömleğim ve açık renk giysilerimin altından çok vahşi görüneceği garanti. Aldığım yerde ki teyze üstüne basa basa iç çamaşırında iade ve değişim olmadığını belirtmişti, yine olan bana oldu. Pratik zekalı olmakla övünen Ruhtzu bu sefer nasıl bir çözüm bulacak? Sutyeni iade etmeyi başaracak mı? Üvey annesi sutyen giydiğini tek bakışta anlayacak mı? Okul da alay konusu olacak mı? Azzzzz sonra J J (bunlar hep Televole kültürü).   















     El mecbur giydim o lanet şeyi hatta uzun yıllar memelerimi sardı, aklıma peçete koymaktan başka bir çözüm gelmedi. Birkaç sefer sıcaktan ya da başka bir sebeple peçeteler düştüğünde “göğsün görünüyor” uyarısını aldım, okulda, markette, misafirlikte… İnsani olarak düşündüğümde bizler güzel varlıklarız, akıllıyız, tüm vücut parçalarımız kullanışlı ve yerli yerinde, bazılarımız da eksik olan tek şey vicdan sanırım. Göğüslerim büyümeye başlayıp vücudum geliştiğinde en çok korktuğum şeylerden biri bıyıklı orta yaş amcalardı! Bu coğrafyanın mı yoksa tüm dünya erkeklerinin mi tutkusudur bilmiyorum ama kadın olmadan anlayamayacağınız bir durum. Genç yaşta ki kadınlara taciz andropozun gereklerinden biri mi? Yoksa erkekler zayıf iradelilerde hep çok güçlüymüş izlenimi mi veriyorlar? Taciz güç gösterisi mi? Bilemiyorum Altan bilemiyorum! Biz kadınlar niye böyle evrildik, erkekler nerde sapıttı? Sokakta yürürken fark ettiğim içli bakışlar, bıyık bükmeler tenhalarda el ile tacize kadar varıyordu. Hatırladığım en net iki olayın birincisinin kahramanı aile dostumuz bir amcaydı. En sık görüştüğümüz insanlardı ve kendilerinin de iki kız çocuğu vardı. Bir akşam onlarda otururken hayatını bana iş buyurmaya adamış üvey annem çayları benim doldurmamı istedi, kalkıp tepside çayları dağıtmaya başladım. Topluluğun bir kısmı balkonda oturuyordu ve bu beyaz saçlı amca bey içeride ki koltuğu tercih etmişti, çayını vermek üzere eğildiğim sırada sağ mememi avucunun içinde ezmesi aynı anda oldu! Çığlık attım geriye doğru sıçrayıp ama kimse fark etmedi, bakakaldım onun yüzüne. Bana neden böyle bir şey yaptığının izleriniz arıyordum bulamıyordum, şehvetten kızarmıştı, Türk filmi kötü karakterlerine has bir sırıtışla bana bakıyordu. Gözlerim doldu söyleyecek hiçbir şeyim yoktu, şikâyet edecek sığınacak bir büyüğüm yoktu, hayatım boyunca bunun yükünü taşıyacaktım. Omuzlarım düştü küsüp bir köşeye oturdum, o güne kadar sevdiğim aile bireylerine kızarak bakmaya başladım, böyle bir babaya sahip olduklarını bilseler ne yaparlardı nasıl davranırlardı? Onlara kızmamın ne anlamı vardı, bunu aklımda tutup kendime eziyet etmem ne kadar doğruydu? Yine yuttum sayın okuyucu, zor oldu ama boğazımı yırta yırta yuttum.



      İkinci olay tamamen tesadüfler üzerine kurulu, bir gün yine evde kimse yok, oldukça gereksiz işlerle uğraşıyorum kapı çaldı. Otomatiğe basıp merdivenin başına dikildim, aşağıda orta yaşlarda bir polis memuru babamın ismini okuyordu elindeki kâğıttan. Evde yok diye cevap verdim o sırada memur yukarı çıkmaya başladı, adımı sordu söyledim. Beş dakika içeri geleceğini ve bir şeyler doldurması gerektiğini söyledi, peki deyip içeri buyur ettim, kâğıda yazılar yazarken sürekli soru sordu bana. Birazda polis olmasının verdiği endişeyle hepsini cevapladım sonra kâğıdı bana teslim etti ve gitti. Bizim mallar gelince olanları anlattım, peder bey kâğıdı okuyup hiçbir açıklama yapmadan yüzünü sarkıttı, ne olmuş diye sorunca “sana ne” cevabını alıp oturdum. Birkaç gün sonra markete gitmek üzere evden çıktım ve bizim sokakta ‘tesadüfen’ polis amcayla karşılaştım, bana babamın karakola gidip gitmediğini sordu bende bilmediğimi söyledim ve birlikte yürümeye başladık:

 Polis- Nereye gidiyorsun?

 Ben (bknz. Mal)- Markete.

 Polis- ne tarafta?

 Ben- sokağın ilerisinde.

 Polis- Bende biraz ilerde ki apartmana zarf bırakacağım gel beraber gidelim,  hem sana çok önemli bir şey anlatacağım.

 Ben- Olur.

     İki üç blok ileride ki apartmana girdik, aydınlatmalar düğmeye basarak yakılıyordu, amca basmadı ben hamle yapınca durdurdu ve elimi tuttu. Korkunç derecede bir huzursuzluk hissettim, içimden bağırmak geliyordu ama susuyordum. Biraz zekâsı olan biri oradan kaçarak uzaklaşır ama ben bildiğin geri zekalı donup kaldım, ne kıpırdıyor ne konuşuyordum. Amca ne kadar güzel olduğumdan bahsediyordu, geçen gün ki karşılaşmamızda bana âşık olduğunu eve gidip beni düşündüğünü (31 sanırım), karısından boşanmak üzere olduğunu falan anlatıyordu. Kocaman bir göbeği, bembeyaz saçları vardı, dişleri sigaradan sararmıştı, benimse bedenim tecrübesiz ve tazeydi, küçücük ellerim avucunun içinde kayboluyordu, hoşlandığım çocuklar benim yaşıtımdı, utangaçtık, hayallerimiz vardı, saftık, başkaları üzerinden şehvetimizi söndürmeye henüz başlamamıştık. Aşkı anlamaya çalışıyorduk ve çocuk-genç arası bir şeydik. Amcaya “amca” diye hitap ettim aklımı başıma toplayıp, elimi çektim elinden ve eve geç kaldığımı beni merak edeceklerini söyleyip ışık hızıyla çıktım o karanlık mağaradan. Yine gözlerim dolmuştu, başıma gelecek onlarca olaydan habersiz ‘iyi atlattım’ diye düşünüyordum. Eve dönünce tabi ki aptal ebeveynlerime durumdan bahsetmedim, onlar her şeye yasak koyup, beni eve hapsederek, duygularıma özen göstermeden hırpalayarak çok iyi anne-baba olduklarına iddia ediyorlardı. Benim hayat duvarıma bir taş daha eklenirken onlar hata sayısını çoğaltıyorlardı…


    Bugünlerde insanların gözünün içine bakıyorum, kim acaba bu diye? Hangisi gerçek kişiliği, şimdi hangi rolünü oynuyor? Issız yerlerde hangi sapkınlığı sergiliyor? Kendiyle kaldığında kimleri öldürüyor hayalinde? Kimlerle sevişiyor? Dünyanın neresine mucizeler dağıtıp neresine ölüm saçıyor? Ben olsaydım dediğim liderler bugün de sahneye çıkıp ne mükemmel olduklarını kanıtlayacak mı? Yoksa piyonlarıyla oynamaya devam mı edecekler?



     Kimin ben, kimiz biz?